25 Haziran 2011 Cumartesi

gözlük-pil-magazin-soyut

Bu seferki 4 kelimemiz başlıktakiler,Gizem tarafından seçildi sevgilerimizi iletiyoruz buradan.
"... şu koltuğu aldığımız ne iyi oldu dimi hanım.
Baktı içeri doğru cevap yok herhalde uzandı diye düşündü.E haklı tabii sıcak bir pazar öğlesi uyumaması hata.
Koyu kahverengi, deri ve kenarında bardaklık olan baba koltuğunu çok sevmişti.Biz bunu yıllar boyu niye hiç düşünemedik diye içinden geçirdi hatta.Neyse bulmacalara başlamanın vakti gelmişti GÖZLÜĞÜNÜ taktı.İnsanların çoğunun yaptığı gibi çengel bulmacayla başladı.Yarım saate yakın bir debelenmenin ardından küçük boşluklar bırakarak bulmacayı bitirdi.Bir at çeşidi sorusu aklına takılmıştı.Kumandaya doğru uzandı tam MAGAZİN programlarının yayın vakti ama kim bilir belki haberlere falan rastlarız diye düşündü.
Çalışmadı kumanda.Gözlüğünü çıkardı bi daha denedi yok olmuyor.PİLİ bitmiştir dedi içinden;odasına gitti pili değiştirdi.
Açtı televizyonu aynen tahmin ettiği gibi magazin programları doldurmuştu ekranı.Haber kanallarına bakayım diye düşündü.NTV'de Vedat Milor vardı Cnn Türk ise reklamdaydı.Habertürkü açtı,tutturmuştu işte haberler vardı.
Ama sonuna yetişmişti haberlerin önce hayvanat bahçesiyle ilgili bir haber dinledi,sonra elleri olmayan bir ressamın hikayesini.
Bir sonraki haber ise gerçekten ilginçti.İki edebiyat öğretmeninin ikiz çocukları olmuştu.Burada şaşırtıcı olan ikiz olması değil çocukların adlarıydı.
Çocuklarına Somut ve SOYUT isimlerini vermişlerdi.
Muhabir sordu çocuklarınıza bu ismi verirken gelecekteki sorunları hiç düşünmediniz mi?
Baba cevapladı: Biri kız biri erkek iki çocuğumuz oldu hem kadın-erkek eşitsizliğine dikkat çekmek hem de ekmek paramızı kazandığımız Edebiyata selam etmek istedik.Erkek olanın adı ..."

9 Haziran 2011 Perşembe

Ağaç-Kedi-Saat-Halı

Başlıkta yazan 4 kelimenin kullanılacağı kısa bir hikaye geliyor;
Perdenin yüzüne gelmesiyle uyandı.Noluyoruz dedi ne işi var bu perdenin yüzümde.
Hatırladı sonra havanın sıcaklığıydı ona pencereyi açtırıp yatıran.

Öğlen uykusu gibisi yok be dedi içinden.
Hafiften bi rüzgar esiyordu dışarıda,ağaç hışırtısı araba gürültülerine karışıyordu.Bir de kedi miyavlaması duyuluyordu Mart ayı da geçti neden acaba diye sordu kendi kendine.
Klasik bir Ankara öğleni olabilirdi şu hafiften esen rüzgar olmasa.Hoş o da sıcak hava taşıyordu insanın içine ama olsun.
Bi ses geliyordu sanki içeriden.
Üşendi içeri gidip bakmaya,
Dizüstü bilgisayarını açtı bi haberleri bakalım dedi.
Sık kullanılanlar sekmesinin hayatında kapladığı yeri düşünürken bi daha duydu tıkırtıları.
Yoo evde kimse yoktu.
Ama normalde onun da olmaması gerekiyordu.
Şüphesi uyuşukluğuna üstün geldi,saatine baktı 2 yi 5 geçiyordu.Bu saatte hırsız olmaz dedi.
Kapıyı açamadı,
yere baktı halının ayağına takılmıştı.
Kapıyı halıdan kurtardı halıyı ayağıyla düzeltti.
Kapıyı açtı.
Kafasını uzattı hole doğru ve...

5 Haziran 2011 Pazar

Siftah

Siftah benden,bereketi Allah'tan.
Pazardan alışveriş yapmak önemli bir gelenektir halkımız için.Aslında tüm dünyada geçerli bir gelenek bu hatta binlerce yıllık köklü bir gelenek.
Ama bizde bu gelenek evrim geçirdi.Nasıl mı?

Hikaye üzerinden gidersek.
Merkür Eriği hastası yazarımız pazara gider saat sabahın 9u deli mi dürttü de gitti o saatte bilinmez.
Gözüne kestirir yaşlı kavruk bir amcayı.Sorar kilosu kaça diye.
Cevap önemli değildir.
2 kilo alır vazgeçilmez Merkür Eriğinden.
Verdiği para-ki kağıt olması makbüldür- büyük olaylar zincirinin başlangıcı olacaktır.
Öncelikle satıcı inanamaz o paranın kendine geldiğine.Böyle iğretiyle karışık bir heyecanla alır parayı ve yere atar.
Yerden alır ürünlerin üstüne atar.
Oradan alır yüzüne sürer.
Eyvallah Abim der "siftahı senden bereketi Allahtan" der.
Belki daha almadıysak torbayı iki üç tane daha erik atar siftah olmasına binaen.
O para cebine girmez sonuçta oralarda bi yerde kalır.
Gün sonunda o para özenle cüzdana yerleştirilir asla elden çıkarılmaz o para.
Merkür Eriklerine ne olduğu ise malumdur.Yolda yenilmeye başlanan eriklerin buzdolabı ömrü 3 bilemedin 4 gündür.
Uzun lafın kısası.
Siftah bizden Bereketi Allah'tan...